ON5SIFIR7 FİLM HAFTASI'NDA DİRENİŞİN ANAHTARI FİLİSTİN PANELİ YAPILDI

Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle, 15 Temmuz Derneği tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen "On5Sıfır7 Film Haftası" kapsamında, Direnişin Anahtarı Sinema paneli, Zeytinburnu Kültür Merkezi'nde yapıldı. Panele Zeytinburnu Kaymakamı Dr. Adem Uslu'da dinleyici olarak iştirak etti.

ON5SIFIR7 FİLM HAFTASI'NDA DİRENİŞİN ANAHTARI FİLİSTİN PANELİ YAPILDI

Sinema yazarı İhsan Kabil'in yönettiği programda, Prof. Dr. Yusuf Kaplan, Doç. Dr. Yusuf Ziya Gökçek, yazar Rıza Oylum ve Filistinli yönetmen Eşref Maşaravi, Filistin sineması ve sinemanın önemine dair konuşma gerçekleştirdiler.

Yusuf Ziya Gökçek, "....Sinematografik olarak Filistin'de bir imaj oluşturmak, görünebilir hale getirmek, 1948 sonrasında başlayan bir süreç. Sinema olarak İsrail'in ortaya koyduğu ve sonrasında desteklendiği gibi bir imaj politikası yok ve olmasına da müsaade edilmiyor. Batı için eğer Orta Doğu'da bir ülkeyle çalışılacaksa, bu sonradan bir işgal politikası neticesinde kurulacak İsrail olacağını gösteren deliller sinemada mevcut. Ayrıca özellikle dijital platformlarda İsrail'in daha şahince, güçlü görünmesini ve işgale meşru bir zemin oluşturmayı hedefleyen imaj politikasını görüyoruz. Filistin sinema alanında yok edilmeye çalışılıyor..." şeklinde konuştu.

Filistinli yönetmen Eşref Maşaravi de ".... Bizi sadece yeryüzünden değil, sinemadan da silmeye çalışıyorlar. 1948'de Filistin halkı başka yerlere göçmek zorunda kaldı. Bazıları yerlerinde kaldı ama ben dahil birçoğumuz 1967 olarak bilinen topraklara gönderildiler. Şu an 1948'de orada kalmış ve İsrail vatandaşı olan, Batı Şeria'da yaşayan, Gazze'de yaşayan ve farklı devletlerde bulunan Filistinliler olarak dört kısma ayrıldık. Böylece sanki tek halk değil, dört farklı halk olmuş olduk. Bu sinemada da kendi aramızda farklılıklar oluşturmaya başladı. Çünkü farklı coğrafyalarda farklı kültürlerle yaşıyoruz. Ben bir Gazzeli olarak Filistin ile ilgili yapılmış birçok filmde kendimden bir parça görmüyorum. Çünkü filmlerin birçoğu bağımsız değil. Bu noktada Türk sineması öne çıkıp güçlü filmler yapmaya başladıkça biz çok etkilendik. Bunun sebebi Türk sineması, Batı sinemasının etkisinden çıkıp kendine has filmler çekmeye başladı..." değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Yusuf Kaplan'da Filistin'de direnişin filmini yapamadıklarını ama şiirini ve dirilişini yazdıklarını dile getirerek, "... Filistin'in yaşadığı trajedi, insanlığın geleceğinin nereye gideceği ve sanatın, sinemanın nerde nefes alacağına ilişkin müthiş bir kaynak. Bu filmleri illa Filistinlilerin çekmesi gerekmiyor. Yahudiler İsrail'de film çekmiyor ama dünya sinemasına hakimler. Hatta insanlığın ruhi yapısını, psikolojisini sinema üzerinden şekillendirecek kadar kendi kültürlerini nakşettirmiş durumdalar...." ifadelerini kullandı..

Yusuf Kaplan, Müslümanların sinemada tam anlamıyla var olamadıklarına işaret ederek, sözlerine devam ederek, "....Sinemadan anlamamız gereken şey bu yolla insanlığın önünü açabilecek bir dünya kurabilmek olmalı. Hollywood'un yaptığı veya popüler tarzda yapılan şey sinema değil. Ben onu sinema olarak görmüyorum. Tam anlamıyla propaganda makinesi. Hollywood olmasa ABD asla olmazdı, kurulamazdı. Hollywood üzerinden bir Amerikan toplumu icat edildi. Bugün İslam dünyasının sinemaya yaptığı katkı, devrim nedir dersek İran sinemasıdır. O da boşuna değildir. Dünyanın kaderini değiştirebilecek bir akım olmadı. İran'ın yaptığını Türk sineması olarak yapamadık. Bir medeniyet krizi yaşanıyor ama biz çağın dışında yaşıyoruz. Bu yüzden bir şekilde sinemayı ve sinemanın boyutlarını, derinliğini, imkanlarını, zaaflarını kavrayamıyoruz. Kavrayamadığımız için de derdimizi, hikayemizi anlatmak için kullanamıyoruz. Sinemayı, çağı ve kendimizi tanımamız gerekiyor..." dedi.

Yoğun katılımın olduğu panel sonrası çekilen hatıra fotoğrafları program son buldu.

 

İSTANBUL (UHA) - ÖZKAN KARACA

BELEDİYELER

EKONOMİ