Sönmez Bir Meşaledir Öğretmen
Bugün Öğretmenler Günü.
Öğretmenlik, yalnızca sınıfta bilgi aktarmakla sınırlı olmayan; bireylerin hayata bakış açılarını değiştiren, onları düşünmeye, sorgulamaya ve yeni yollar keşfetmeye teşvik eden bir meslektir.
Öğretmenler, geleceğin mimarlarıdır; bir öğrenciye sadece bir ders değil, bir ömür boyu sürecek bir bakış açısı kazandırabilirler. Bugünü sıradan bir gün olarak değil, bunun bilinciyle kutlamamız gerektiğine inanıyorum.
Bu duygularla benim için çok değerli olan bir öğretmenimi anmak ama öncelikle çocukluk dönemimizin mahalle ortamından bahsetmek istiyorum;
Yıl 1990’ların ortaları…
Ailelerin 1966 Varto Depremi'nden sonra Varto ve Hınıs'tan gelip yerleştiği, her ne kadar İzmir'in içinde olsa da sosyo-kültürel anlamda İzmir'le pak alakası olmayan, hala Varto ve Hınıs'taymışız hissi yaratan Çiğli'nin Güzeltepe mahallesinde yaşıyoruz. Ortaokula kadar da mahallemizin dışına pek çıkmamışız. Dış dünyaya dair bildiklerimiz, çoğunlukla karıncalı televizyon ekranlarından gördüğümüz kadarıyla sınırlı. Tek etkinliğimiz sokakta oynadığımız oyunlar. Evde televizyon var ama, büyükler sabah akşam haber bültenlerini izlediği için o da keyifli bir aktivite olmaktan çok uzakta. Ne tiyatro biliyoruz, ne konser...
Dedim ya İzmir'de ikamet ediyoruz ama Hınıs ve Varto'yu yaşıyoruz diye... Yaşadıklarımızı anlamaya, daha yeni yeni yaşken eğilmeye başladığımız o günlerde, tanıştığımız ilk modern insandı öğretmen. Kibar konuşan, modern giyinen, bakış açılarındaki farklılığı o yaşlarda bile sezebildiğimiz, harika bir rol modellerdi bizim için. Abarttığımı düşünebilirsiniz ama benim için karanlığın üzerine doğan bir güneş gibilerdi.
Öğretmenlerim konusunda da hep çok şanslı olmuşumdur, çok harika öğretmenlere denk gelmişimdir ama bir öğretmenin ufak bir çabasının neleri değiştirebileceğini anlatma adına ortaokul Türkçe öğretmenimiz Hasan Bulut'tan bahsetmek istiyorum size;
Güzeltepe İlköğretim Okulu'nda 7. sınıfa giderken, Hasan Hocam, sınıfta bir duyuru yaptı: “Hafta sonu sizi sinemaya, Eşkıya’ filmini izlemeye götüreceğim” dedi. Heyecanlandım ama bir o kadar da tedirgin oldum. Eşkıya filmine dair haberleri o dönem haber bültenlerinde görüyorduk ama sinema, bilmediğimiz bir ortamdı ve tanımadığım alanlara adım atma konusunda çekingen bir çocuktum. O gün korkuma yenik düşüp, bir bahane bulup Eşkıya'yı izlemeye gitmedim. Ancak içimde bir boşluk oluştu; sinema ortamını ve o deneyimi çok merak etmiştim.
Bir süre sonra, bir bayram günü biriktirdiğim harçlıklarla Karşıyaka Deniz Sineması’na gitmeye karar verdim. Gösterimde yine Eşkıya vardı. Işıklar söndü, perdeye yansıyan ilk görüntü Fırat Nehri’nin mavi suları ve ardından Erkan Oğur’un dokunaklı sesiyle söylediği “Şu Fırat’ın suyu akar serindir…” O anın büyüsü, sinema salonunun atmosferi beni derinden etkiledi. Ama en önemlisi, o gün sinema okumaya ve bu büyülü dünyanın bir parçası olmaya karar verdim.
Bugün dönüp baktığımda, sinemacı olamasam da, ailesiyle geçireceği bir hafta sonunu öğrencilerini sinemayla tanıştırmak için harcayan, öğretmenliği dört duvarlı okul binasıyla sınırlı görmeden eğitimi okul binası dışına taşıyan, bu vesileyle de bana ilham olup, Radyo TV Sinema bölümünü hedefleyip okumamda Hasan Hocam’ın ufkumu açan rehberliğini görüyorum. O, sadece bir Türkçe öğretmeni değil, hayal dünyamı genişleten ve beni bilinmeyene cesaretle adım atmaya teşvik eden bir ilham kaynağıydı. Ben kendi hikayemin sonunda sonunda sinemacı olamasam da, kim bilir hangi öğrenciler Hasan Bulut ve onun gibi idealist öğretmenlerden ne ilhamlar aldı ve dezavantajlı yaşamlardan başarıya koşan ne hikayeler yazdı...
Uzun lafın kısası, öğretmenler, bazen bir sözle, bir tavırla, hatta küçük bir jestle bir çocuğun tüm hayatını değiştirebilir. Bu yüzden Öğretmenler Günü'nü bu bilinçle kutlamak gerektiğine inanıyorum. Nesillerimizi, geleceğimizi ve yaşamımızı şekillendiren öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.