Hakkında

  • MEHMET NUR 4 Yazı

    Tüm Yazıları
Hatay’da Sağlık Sakandalı

8 AYLIK BEBEK TAM KAPSAMLI YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ BULUNAMADIĞI İÇİN HAYATINI KAYBETTİ

Hatay’da yaşanan korkunç bir sağlık skandalı, sadece bir ailenin dramına değil, tüm bölgenin sağlık sistemine dair derin sorgulamalara yol açtı. 8 aylık bir bebek, tam anlamıyla bir yoğun bakım ünitesine erişim sağlanamadığı için hayatını kaybetti. Bu olay, Hatay’daki sağlık altyapısının yetersizliğini bir kez daha gözler önüne serdi ve birçok soruyu akıllara getirdi: Bu dramın sorumlusu kim? Sağlık sisteminde nerede yanlış yapıldı? Ve daha önemlisi, bu tür trajediler ne zaman son bulacak?

Bebek, yoğun bakım ihtiyacı nedeniyle şehir dışındaki hastanelere sevk edilmesi gereken bir durumda ancak kimlik bilgilerinin güncel olmaması nedeniyle sevk işlemi gerçekleştirilmedi. Hatay'da tam donanımlı bir çocuk yoğun bakım ünitesinin olmaması, küçük bir canın hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu, yalnızca bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda bir yönetim ve altyapı sorunudur.

Bir çocuğun hayatı, “kimlik bilgileri güncel değil” ya da “yoğun bakım ünitesi yok” gibi gerekçelerle tehlikeye atılmamalı. Hatay gibi büyük ve önemli bir şehirde, bir çocuğun yaşam mücadelesi, sistemin eksiklikleri nedeniyle kaybedilmemeliydi. Ancak bu trajik olay, sağlık hizmetlerinin ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ve bazen çok basit bir hatanın bile hayatlar üzerine derin etkiler bırakabileceğini gözler önüne serdi.

Bu tür olayların sorumluluğunu yalnızca bir ya da birkaç kişiye yüklemek, sorunun çözülmesine yardımcı olmayacaktır. Çünkü bu bir "bireysel hata" değil, tüm bir sistemin işleyişindeki eksikliklerin ve ihmallerin sonucudur. Sağlık alanındaki altyapı eksiklikleri, yetersiz kaynaklar, personel sıkıntıları ve yönetim hataları, bir araya geldiğinde bu tür trajedilerin yaşanmasına zemin hazırlamaktadır. Peki, bu durumu kim değiştirecek? Bu hayatı kaybeden bebeğin sorumluluğu kimin omuzlarında olacak?

Bu trajedinin ardından, Hatay’daki sağlık hizmetleri konusunda daha fazla soru işareti doğuyor. Sağlık bakanlığı ve yerel yönetimler, benzer bir olayın bir daha yaşanmaması için ne gibi adımlar atacak? Hatay’daki çocuk yoğun bakım ünitesinin yetersizliği ve şehir dışına sevk işlemlerindeki bürokratik engeller, sadece bu bebek için değil, tüm halk için tehlike oluşturuyor. Bir çocuğun hayatını kaybetmesine yol açan bu eksikliklerin artık görmezden gelinmemesi, bu tür acıların bir daha yaşanmaması için çözüm önerilerinin acilen masaya yatırılması gerekiyor.

Toplum olarak, her gün iyileşmesi ve güçlenmesi gereken bir sağlık sistemine sahip olmanın gerekliliğini unutmamalıyız. Sağlık bir hak, bir ayrıcalık değil. Ancak bugün Hatay’daki durum, sağlık hizmetlerinin hâlâ ne kadar adaletsiz ve yetersiz olabileceğini gösteriyor. Bu olayı sadece bir aile dramı olarak görmek yerine, tüm toplumun ortak sorunu olarak ele almalı, sistemin hatalarından ders çıkarmalıyız.

Hatay’daki bu trajedinin hesabı, sadece sağlık çalışanlarına ya da yöneticilere değil, aynı zamanda bu sağlık sistemini ihmal eden tüm yetkililere verilmelidir. Bir çocuğun hayatı, bu sorumluluğun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Ve bizler, bunun son bulması için artık harekete geçmeliyiz.

Bebeğe Allah'tan rahmet, ailesine sabır diliyorum.

Devamı
CHP’DE YENİ DÖNEMİN BAŞLANGICI

CHP’DE YENİ DÖNEMİN BAŞLANGICI 

Türkiye siyasetinde önemli bir dönüm noktasına tanıklık ediyoruz. CHP'nin 38. Olağan Kurultayı sonucunda yeni genel başkan olarak Özgür Özel seçildi.  Bu yazıda, Türkiye siyasetindeki bu önemli gelişmeyi, yeni genel başkan Özgür Özel'i tebrik etmenin yanı sıra, CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da teşekkür etmek  istiyorum.

Özgür Özel, CHP'nin yetiştirdiği deneyimli siyasetçilerden biri. Partinin içinde uzun yıllar boyunca aktif rol almış, demokrasiye, özgürlüklere ve adalet duygusuna olan bağlılığıyla tanınan bir isim. Parti içi seçimlerde aldığı destek, CHP üyelerinin geleceğe dair umutlarını ve beklentilerini yansıtıyor.

Ancak bu noktada, CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na veda etme zamanı geldi. Kılıçdaroğlu, partiyi zorlu dönemlerden geçirirken, demokrasi ve adalet mücadelesini cesaretle sürdürdü. Ülkenin birçok sorununa dikkat çekti ve bu sorunların çözümü için mücadele verdi. Partisinin başarılı bir şekilde büyümesine ve güçlenmesine önemli katkılarda bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliği döneminde CHP, demokratik değerlere ve insan haklarına olan bağlılığını yineledi. Cesaretli açıklamaları ve siyasi duruşuyla, Türkiye'nin demokratikleşmesi için birçok kişiye ilham kaynağı oldu. Bugün, CHP'nin demokratik değerleri ve adalet mücadelesi, Kılıçdaroğlu'nun liderliği sayesinde daha da güçlü bir şekilde devam ediyor.

Özgür Özel, Kılıçdaroğlu'nun başlattığı bu önemli mücadeleyi devralıyor. Kendisi, partiyi yeni bir döneme taşıyacak ve CHP'nin misyonunu güçlendirecektir. Kongre süreci, birlik ve beraberlik içinde gerçekleşmiş, demokrasiye olan inanç ve saygıyla sonuçlanmıştır. Bu, CHP'ye yakışır bir kongre olduğunu gösteriyor.

Özgür Özel'in liderliği sadece parti içinde değil, aynı zamanda Türkiye siyasetinin genelinde büyük bir etkiye sahip olacaktır. Ülkemizin içinde bulunduğu zorlukların aşılması için kararlılıkla çalışması ve demokratik değerlere olan bağlılığını sürdürmesi gerekecektir.

Özgür Özel'i yeni görevinde tebrik ediyor ve başarılar diliyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olmasını ve demokratik süreçlerin güçlenmesine katkıda bulunmasını umut ediyorum. Aynı zamanda, Kemal Kılıçdaroğlu'na da partiye yaptığı değerli katkıların da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Siyasette bu yeni dönemde başarılar diliyor ve Türkiye'nin aydınlık bir geleceğe doğru ilerlemesine katkı sağlamasını temenni ediyorum.

Devamı
Hatay Depremzedeleri: Valilerin ve Yöneticilerin Kayıtsızlığının Acı Bedeli

Hatay Depremzedeleri: Valilerin ve Yöneticilerin Kayıtsızlığının Acı Bedeli

Hatay, benim ve memleketini seven duyarlı insanlar için artık sadece depremin yıkıcı etkilerinin yaşandığı bir bölge değil, aynı zamanda güvenlik ve sağlık sorunlarının pençesinde kıvranan insanlarla dolu bir hikaye halini aldı. Depremler, doğanın insanlara verdiği en büyük uyarılardan biri ve bu uyarı Hatay gibi depremin yaşandığı ve yıkımların olduğu bir bölge için gerçek bir tehdittir. Ancak bu tehdit, sadece toprak sarsıntısı ve bina çökmeleriyle sınırlı değildir; aynı zamanda depremin yarattığı güvenlik ve sağlık sorunları da büyük bir tehdit oluşturuyor.

Güvenlik Sorunları: Yaşam İçin Bir Tehdit
Depremler sonrası yaşanan güvenlik sorunları, Hatay'da yaşayan insanları daha fazla tehdit etmektedir. Binaların çökmesi, hırsızlıkların artması ve genel güvenlik eksikliği, zaten yaşadıkları travmanın gölgesinde olan insanlar için tam anlamıyla bir kâbusa dönüşmüştür. Gözlerimizin önünde, güvensizlik yüzünden çaresizce sıkılmış bir halde kalıyorlar.

Sağlık Sorunları: Asbest Tehlikesi ve Sağlıksız Ortamlar
Diğer bir büyük sorun ise sağlıkla ilgilidir. Depremler sonrası yıkılan eski binaların içerisinde gizlenen ölümcül bir tehlike vardır: asbest. Bu zararlı madde havaya karıştığında, solunum yolu hastalıkları ve kanser riskini artırabilir. Depremzedeler için sağlıklı bir çevre sağlamak valilerin ve yöneticilerin sorumluluğundadır, ancak maalesef bu tehlikeye karşı gerekli önlemler alınmamış gibi görünmektedir. Bu insanlar, zaten travmanın etkileriyle mücadele ederken bir de sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda bırakılmıştır.

Alternatifsiz Kovulanlar: Yardımsızlığın İkinci Yüzü
Bununla birlikte, şehir dışında bulunan ve tesislerde barındırılan depremzedelerin durumu da içler acısıdır. Bu insanlar, yaşadıkları deprem felaketi sonrası kamplara yerleştirilmişlerdir, ancak ne yazık ki, alternatif bir barınma imkanı sunulmadan bu tesislerden kovulmaya çalışılmaktadırlar. Bu durum, valilerin ve yöneticilerin insan hayatına ve güvenliğine verdiği önemi gözler önüne sermektedir. Bu insanlar, mağduriyetlerine bir yenisini daha eklerken, valilerin ve yöneticilerin kayıtsızlığına maruz kalmaktadırlar. Gözlerimizin önünde insanlar, evsiz, güvensiz ve sağlıksız bir ortamda terk ediliyor.

Valiler ve Yöneticiler: Sorumluluklarından Kaçamazlar
Sonuç olarak, Hatay'daki depremzedelerin yaşadığı mağduriyet, valilerin ve diğer yöneticilerin yönetimlerinin yetersizliği ve sorumsuzluğu nedeniyle derinleşmektedir. Bu insanlar, zaten yaşadıkları felaketin gölgesindeyken, güvenlik ve sağlık sorunlarıyla daha fazla zorluk yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Valiler ve yöneticiler, bu insanların yaşamlarını düzeltmek ve onlara yardım etmek için hemen harekete geçmelidirler. İnsanların yaşamı ve güvenliği, bir yöneticinin en öncelikli sorumluluğu olmalıdır ve bu sorumluluktan kaçamazlar. Bir toplumu yönetmek, vatandaşların refahını sağlamak ve korumakla yükümlüdür. Hatay depremzedelerinin yaşadığı bu mağduriyet, valilerin ve yöneticilerin bu yükümlülüğü yerine getirmediğini açıkça göstermektedir. Bu durumu görmezden gelemeyiz, çünkü bu sıkıntıları görmezden geldiğimizde, depremzedelerin yaşadığı çaresizlik ve mağduriyet daha da büyüyecektir. Bu insanlar, acil yardıma ihtiyaç duyuyorlar ve bu yardımı sağlamak valilerin ve yöneticilerin sorumluluğudur. Hatay için artık sadece bir bölge olarak değil, içindeki insanların yaşadığı trajedilerle anılan bir yer haline geldi.

Bu yazının amacı, Hatay'daki depremzedelerin yaşadığı acı durumu ve bu durumun ardındaki vali ve yöneticilerin kayıtsızlığını vurgulamak. Kendi gözlerimle gördüğüm ve kalbimle hissettiğim bu trajediyi paylaşmak. Güvenlik ve sağlık sorunlarının, depremin yıkıcı etkilerinin ötesinde bu insanları nasıl tehdit ettiğini anlatmak ve insanların duygularına hitap etmek. Yazıyı okuyan herkesin bu konuda farkındalık yaratmalarını ve depremzedelerin yaşadığı bu çaresizlik ve mağduriyeti anlamalarını umuyorum. Bu yazıyı yazarken içim kan ağlıyor, ama belki de bu acı gerçeklerin üzerine ışık tutmak, depremzedelerin yaşadığı sıkıntıları dile getirmek ve yetkilileri harekete geçmeye çağırmak için bir adım daha atmak önemlidir.
(Mehmet Nur)
#hatay #deprem #acı #sağlık #güvenlik #barınma

Devamı
Milletvekilleri; Vatandaşın Sesi mi, Yoksa Belediye Başkanlarının Karşısındaki Engeller mi?

Milletvekillerinin öncelikli görevi, seçildikleri bölgelerin sorunlarını çözmek ve halkın yaşamını daha iyi hale getirmektir. Ancak ne yazık ki, son dönemlerde bu temel sorumluluktan saparak, siyasi çıkarları ön plana alan milletvekilleri ile karşı karşıyayız. 
Özellikle yerel düzeyde yaşanan sıkıntıları siyasi polemiklerin malzemesi haline getirmek, biz depremzedelerin gerçek sorunlarını göz ardı etmenin bir yolu gibi görünüyor.

Son günlerde yaşananlar, milletvekilleri ve belediye başkanları arasındaki ilişkilerin ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor. Bir milletvekili, seçildiği bölgenin halkının sorunlarına odaklanmak yerine, kentin belediye başkanını eleştirerek asıl görevini ihmal ediyor ve siyasi polemiklerle zaman geçiriyor. Peki, bu tür bir tutumun halka faydası var mı?

Eleştiri elbette demokratik bir sürecin önemli bir parçasıdır, ancak eleştirinin yapıcı ve çözüm odaklı olması gerekir. Milletvekilleri, halkın sorunlarını gidermek için siyaseti bir araç olarak kullanmalıdır. Sorunların çözümü için işbirliği yapmalı ve  belediyelerle uyum içinde çalışmalıdır.

Bu tür siyasi polemikler, milletvekilleri ile belediye başkanları arasındaki işbirliğini zedeliyor. Halkın beklediği hizmetlerin siyasi çekişmeler yüzünden aksadığı görülmektedir. Ayrıca, bu tür tartışmalar halkın güvenini sarstığı gibi, hizmetlerin verimliliğini de olumsuz etkilemektedir. 

Depremzedelerin yaşadığı sorunlar da bu denklemde önemli bir yer tutar. Bu insanlar, zaten zorlu bir süreçten geçiyorlar ve acil yardıma ihtiyaçları var. Ancak milletvekilleri, kendi siyasi çıkarlarını önceledikleri için, depremzedelerin sorunlarına gereken önceliği vermiyorlar.

Halkın Beklediği Yardım Nerede?

Depremin yıkıcı etkileri altındaki insanlar için bu süreç, hayatlarını yeniden inşa etme ve normalleşme mücadelesi vermenin zor bir dönemi olmalı. Ancak milletvekilleri, kendi siyasi hesaplarını yaparak, depremzedelerin ihtiyaçlarını görmezden gelmektedir.

Bu, siyasetin geldiği vahim bir nokta. Milletvekilleri, görevlerini yerine getirme yerine, rakip partili belediye başkanlarına saldırarak zaman harcıyorlar. Bu sadece halkın güvenini sarsmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumun daha büyük sorunlarına dikkat çekmek yerine, kişisel çıkarlarına odaklanmış oluyorlar.

Depremzedeler için acil yardım ve destek şimdi daha önemli hale geldi. Bu insanlar, evsiz kaldılar, mal kayıpları yaşadılar ve psikolojik travmalarla başa çıkmak zorundalar. Ancak milletvekilleri, kendi siyasi kavgaları sürdürmekle meşgulken, depremzedelerin çaresizlik içinde beklemeye devam ettiği bir gerçek.

Sonuç olarak, milletvekillerinin öncelikli görevi, halkın ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumun daha büyük sorunlarına çözüm bulmaktır

Devamı