ADALETLİ YÖNETİM VE PAYLAŞIM: TOPLUMSAL REFAHIN ANAHTARI...!

Toplumların gelişiminde adaletli bir yönetim ve paylaşım esas olmalıdır. Tarih boyunca pek çok millet, liderlerinin adaletsiz uygulamaları ya da kendi çıkarlarını ön planda tutan politikaları yüzünden sıkıntılar yaşamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda yükselme döneminden sonra başlayan çöküş sürecinde, liyakatsiz yöneticilerin kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmeleri, imparatorluğun gerilemesine sebep olmuştur. Aynı şekilde, Avrupa'da feodal sistemin yıkılmasının temel sebeplerinden biri de, soyluların halkın sırtından zenginleşmesi ve kaynakları haksız şekilde kullanmasıydı.

Günümüzde de benzer durumlarla karşılaşabiliyoruz. Ülke kaynaklarını sadece belirli bir zümreye aktarma çabası, toplumun geri kalanında büyük bir adaletsizlik ve güvensizlik yaratır. Oysa, gerçek siyaset; bir ülkenin tüm vatandaşlarını kucaklayan, onların refahını ve mutluluğunu artırmayı amaçlayan bir anlayışla yapılmalıdır.

Toplumsal barış ve refahın sağlanması için, "bizden" ya da "sizden" ayrımını bir kenara bırakarak, ülkenin tüm kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtma sorumluluğu taşıyan bir yönetime ihtiyaç var. Toplumun her kesiminin eşit imkanlara sahip olduğu, kimsenin dışlanmadığı bir anlayış, sadece günümüzün değil, geleceğin de en büyük güvencesi olacaktır. Bunu gerçekleştirmek içinse, çıkar ve menfaat peşinde koşan bir anlayış yerine, ortak değerleri ve toplumsal refahı gözeten bir siyaset benimsenmelidir.

BELEDİYELER

EKONOMİ