BİBLİYOTERAPİ

 Siz hiç kütüphaneye gittiğinizde orada olma sebebini bir an için unutup, insanların yüzlerindeki ifadeyi incelediniz mi? Eğer bugüne kadar yapmadıysanız, ilk gittiğinizde hatırlayıp yapın bunu.

 Eski Yunan’da bir kütüphanenin kapısında şöyle yazar; “insanın ruhunun iyileştirildiği yer.” Sokaklarda insanların yüzlerini incelediğimizde, farklı ifadeler göreceğimiz şüphesiz. Ancak bir kütüphaneye girdiğinizde, genelde insanların benzer ifadeleri vardır. Belki abarttığımız gibi hepsi mutlu görünmez. Bununla birlikte mutsuz görünen biriyle karşılaşmayacağımızı biliriz.

Okuma yazmayı ilk öğrendiğimiz anlardan itibaren, farklı dünyaya bir pencere açılır. Bambaşka zihinlerin dünyasına, sonsuz fikirlerin yedi kat alemlerine yolculuk edebileceğimiz pencereler. İşte bu pencerelerden birinden bakarken bulabileceğimiz bir “bilgi” daha. “Bibliyoterapi “

Bu kelimeyi aramızda duymayanlar olabilir.  Bibliyoterapi; bireylerin problemlerini çözmede ya da kendilerini daha iyi hissedip anlamalarında edebi eserlerden yararlanmasını sağlayan bir sürecin ya da etkinliğin adıdır. Kitapların insan psikolojisi üzerinde iyileştirici etkisi olduğu çok uzun zaman önce kanıtlanmış iddasıyla; hatta bununla ilgili bireysel ve grup seansları yapılmış, yapılmakta ve iyileştirici etkisi olan kitap listeleri tanımlanmaktadır. Bibliyoterapi üç ana temelden bahsedilir;

*Özdeşim ve yansıtma

*Arınma, temizlenme, rahatlama

*İç görü ve bütünleşme.

Kısacası kendimizi ifade edebilme, kendimizi affetme ve huzur. Kendi içimize bakabilme… Tüm bu kütüphane, kitap, bibliyoterapi şifa çabalarının bir anlamda anlamı, manası kendimizi bilmek, bilmeye çalışmak, anlamak. Kendimizi bildikçe iyileştiğimizi fark ederiz. İnsanın kendini bildikçe iyileşmesinin yolu, kelimeler ülkesindeki yolculuğundan geçiyor belli ki.

Herhangi bir yerde elinde kitabını açmış, okuyan biri gördüğümüzde asla tedirgin olmayız. Asla bize zarar geleceğini düşünmeyiz. Hatta kendimizi güvende hissederiz. Çünkü biliriz ki; kitap ile haşır neşir olan kişi, kimseye zarar vermez. Çok önyargılı bir görüş, biliyorum. Ama itiraf edelim ki; hepimiz böyle düşünürüz, hissederiz. Böylesine bir büyüsü vardır kitap okumanın. Ölçüdür bizim için. Kişisel ölçü, toplumsal ölçü. Aklımıza ölçü, kalbimize ölçü…

Kitap okumayı alışkanlık haline getirmiş kişiler, bir konuyu birden fazla farklı açıdan inceleme yetisine sahip olduklarından, içinde bulundukları problemlerin reçetesini de ellerinin altında taşıyan bireylerdir. Kendimiz için, ruhumuz için, bedenimiz için, çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı için, okuyalım okutalım.

Sağlıkla, sevgiyle ve kitapla kalın…

                                                                                                                               

                                                               

BELEDİYELER

EKONOMİ