“Biz görmedik onlar görsün, biz okumadık onlar okusun…”
“Aman ben her hizmetini görürüm, yeter ki o ders çalışsın…”
Biz çocukken babamızın yanında konuşamazdık…
Yatamazdık…
Okuldan eve gelince, annemize ya da babamıza yardım ederdik…
Biz okuldan gelince çalışırdık…
İnternetimiz yoktu, ödev olduğunda mahalledeki Meydan Lourusse olan tek arkadaşımıza utana sıkıla gider ödev yapardık…
Televizyon izlemek için açılış saatini beklerdik. O da her evde yoktu. Bir film ya da çizgi film izlemek sinemaya eşdeğerdi.
Sonuçta bin bir türlü zorluklarla ve güçlüklerle de olsa mutlu çocuklardık. Merhametli büyümeyi öğrendik ve kurduğumuz yuvalarda bize emanet olan çocuklarımızı çektiğimiz sıkıntıların muhatabı etmedik. Onlar için en iyisini en güzelini verebilmek için canla başla çalıştık.
Eskilerin tabiriyle yemedik yedirdik, giymedik giydirdik. Ve biz aynı çocukluğumuzdaki gibi alıştığımız şekilde sıkıntılara da göğüs gerip bu işin altından kalkmayı da başardık…
Buraya kadar her şey yolunda ve tanıdık değil mi?
Peki sorun nerede?
Bizim o gözümüzden sakındığımız, her ihtiyaçlarını onları yormadan, üzmeden, ikiletmeden gördüğümüz çocuklarımız…
Onlar için bir sorun var gibi…
Biz çocuklarımıza ne yaptık? Nasıl yetiştirdik onları? Bir yerlerde yanlış, hata var gibi… Nerede olduğunu bilmiyoruz değil mi?
Sanki yoktan anlamayan, yokluk bilmeyen, istediği olmadığında asabileşen bir nesil yetişti. Değil onlar bizim gibi çocuklarına bu imkanları vermeyi, yetişkin olduklarında dahi bize bağımlı ve muhtaç olacaklar gibi görünüyor. Bizler ‘onlar okusun, adam olsun’ diyerek hiçbir sorumluluk vermezken, onlar sadece okullarında değil, günlük yaşamlarında da sorumluluk almayı hiç düşünmedikleri gibi, ihtiyaçları geciktiğinde hırçınlaşıp anne babalara hizmetli muamelesi yapıyorlar.
Daha dünyaya gelmeden beşiğinden giyimine hatta ona özel odaya sahip bu çocuklar, sonrasında teknoloji dahil her yeni çıkan eşyaya anında sahip olmanın (ne yazık ki mutluluğunu diyemeyeceğim, çünkü emek sarf etmeden elde edilen hiçbir şey değerli olmuyor.) Velhasıl mutsuz, doyumsuz, agrasif bir gençlikle karşı karşıyayız…
Okul durumları ise ayrı bir sorun. Maddi durumu iyi olan ebeveynler yolladıkları özel okullardan mucize bekleyerek bu sorumluluk duygusu gelişmemiş çocukları okulun ve öğretmenlerin düzeltmesini bekliyorlar. Öyle ya o kadar para veriliyordur. Okul bu işi başarmalı…
Öğretmenler çocukla ilgili sorunları söylediğinde adeta şaşkınlıkla dinleyip “ben o kadar para veriyorum neden olmuyor” diye düşünmekten kendilerini alamıyorlar.
Devlet okullarına giden çocukların durumu da ayrı; servisi, çantası, yemeği, yine her şeyiyle anne baba ilgilenmek durumunda.
Üniversite ortamında hizmetler devam eder, geldi gitti yemeği ekmeği, evde kalıyorsa temizliği yine annenin üzerinde.
Zaman zaman bu konuları konuştuğumuz anne babaların hemen tamamına yakınından aynı sorunları dinliyor ve endişeleniyoruz. Sonuçta biz çocuklarımızın başında ebediyen kalmayacağız ve gerçekten iş başa düştüğünde ne yapacaklar diye düşünmemek elde değil.
Kahvaltısı önüne konan; yatağı, odası toplanan bu gençler, evlendiklerinde de karşı taraftan bu hizmetleri beklediğinde, evliliğin de ilk sorunları başlamış oluyor. Hadi diyelim bunu çözdüler, bu defa da doğan ilk bebeklerine yine annelerinin bakması için müracaat başlıyor.
Azıcık bir dinlenmeyi, belki artık biraz yalnız kalmayı dileyen anne babalara yeniden iş düşüyor. Bu defa da torun sevdasına ya evlerinden oluyorlar ya da eşler ayrı ayrı yaşamak durumunda kalabiliyorlar.
Buraya kadar yaşananlar umutsuz gibi görünse de maalesef yaşamın içinde mevcut, bugünün hayatları…
Bu gençler başka yerden gelmedi, tamamen bizim eserimiz… Biz onlar rahat etsin diyerek bu kadar yükü sırtlandığımızda onlara da kendimize de haksızlık ettik.
Bir çocuk odasını topladığında dersleri geri kalmaz. Tabağını yerine koyduğunda yorulmaz. Çantasını kendi taşıyabilir. Onun ödevlerini bizler yapmamalıyız. O ödevler ona veriliyor. Biz nasıl tek başımıza bu kadar imkansızlıklarla bir şeyleri başarabildiysek, onlar da bu imkanlarla daha iyilerini başarabilirler.
Her zaman ki gibi istisnalar kaideyi bozmaz, ancak giderek büyüyen bir sorunla karşı karşıyayız ve bunu değiştirmek sadece bizlerin, anne babaların elinde. Bunu başarmış ebeveynleri kutluyorum.
SON YAZILAR