Son yıllarda içinde bulunduğumuz toplumun bazı konulardaki bilgisizliği ve bu bilgisizlik üzerine fikir üretme cesareti düşündürücü bir hal aldı. Eğitimin, öğrenmenin, sorgulamanın ve öğretmenin değeri her fırsatta göz ardı ediliyor. Oysa insanın kendini geliştirmesi, çevresini anlaması ve bir şeyler katması, toplumsal ilerlemenin temel taşlarıdır. Ancak geldiğimiz noktada basit bir örnekle bile bu durumu gözlemlemek mümkün: Hicri takvim ile Miladi takvimi bilmemek ya da Noel ile yılbaşı arasındaki farkı anlayamamak.
Yılbaşı, Miladi takvime göre yılın ilk günü olan 1 Ocak’ta kutlanır. Din, dil, ırk fark etmeksizin insanlar bu günü pozitif duygularla, sevgi ve saygı çerçevesinde geçirir. Bu kutlama, yeni bir yıla umut ve mutlulukla başlamanın simgesidir. Noel ise Hristiyanlar tarafından 25 Aralık’ta Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanan dini bir bayramdır. (Bazı Ortodoks mezheplerine göre Noel 7 Ocak tarihinde kutlanır.) Bu iki kavram birbirinden tamamen farklıdır, ancak ne yazık ki çoğu insan bu farkı dahi bilmeden “Müslüman yılbaşı kutlar mı?” gibi anlamsız tartışmaların içine girebiliyor.
Bir Müslüman’ın Hristiyan kardeşlerinin bayramına saygı göstermesi, onların mutluluğuna ortak olması, insanlık ve hoşgörü gereğidir. Müslümanlık kin, nefret ve fesat üzerine değil; sevgi, saygı ve anlayış üzerine kuruludur. Dolayısıyla yılbaşını eğlenerek, pozitif bir ruh haliyle karşılamak da; Noel’i kutlayan insanlara saygı göstermek de kimsenin inancından ya da insanlığından bir şey eksiltmez.
Özetle; bilmediği bir konu hakkında fikir üretmek yerine öğrenmeyi, anlamayı ve hoşgörüyü tercih eden bireyler olmak, hem kişisel hem de toplumsal gelişim açısından elzemdir. Eğitim ve bilgi, cehaleti yenmenin tek yoludur.
SON YAZILAR