Cumhuriyet Halk Partisi… Atatürk’ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olan bu parti, bugün geldiği noktada hâlâ aynı ideallerin temsilcisi mi? Yoksa zaman içinde, ilkelerinden ve halkla kurduğu o güçlü bağdan uzaklaşmış, kabuğuna çekilmiş bir yapı mı haline geldi?
CHP, kuruluşundan itibaren laiklik, halkçılık, devletçilik gibi temel prensiplere dayanıyordu. Ancak yıllar içinde bu ilkeler yerini daha belirsiz, seçime endeksli ve günü kurtarmaya yönelik politikalara bıraktı. Partinin Atatürk çizgisinden sapması belki bir anda olmadı ama süregelen bir değişimin sonucu olarak bugün birçok seçmen, CHP’yi “Atatürk’ün partisi” olarak görmüyor. Özellikle genç nesil, bu kimliği tarih kitaplarında okurken, pratikte farklı bir CHP ile karşılaşıyor.
İsmet İnönü'den bu yana parti içinde demokratik teamüllerin ne kadar işlediği ise ayrı bir tartışma konusu. Parti içi muhalefetin çoğu zaman susturulduğu, farklı fikirlerin sistematik olarak dışlandığı dönemler yaşandı. Delegelerin belirlenmesinden adayların seçimine kadar birçok süreç, katılımcılıktan uzak, tepeden inme yöntemlerle yürütüldü. Bugün hâlâ bu alışkanlıkların izleri silinmiş değil. Kurultaylar vitrin süsü, değişim söylemleri ise sadece bir strateji haline gelmiş durumda.
Üstelik CHP’nin geniş kitlelere ulaşma çabası, zaman zaman kendi kimliğini bulanıklaştırdı. Seçim kazanma uğruna yapılan ittifaklar, ilkeleri zayıflattı. Bugün birçok CHP seçmeni, partinin neyi savunduğunu, hangi ideolojik çizgide yürüdüğünü net olarak göremiyor. Bu da halkla kurulan güven bağını zedeliyor.
Peki, tüm bunlara rağmen hâlâ “CHP’de bir bit yeniği yok” diyebilir miyiz? Görünen o ki var. Bu ‘bit yeniği’, partinin kendi iç dinamiklerinde, şeffaf olmayan karar süreçlerinde, değişim taleplerine kulak tıkayan yönetim anlayışında gizli. Ve eğer bu yapısal sorunlar cesurca ele alınmazsa, CHP’nin geleceği, geçmişindeki görkemli tarihin gölgesinde kalmaya mahkûm olabilir.
Atatürk’ün “Benim iki büyük eserim vardır: biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir” sözü, sadece bir hatıra değil; aynı zamanda bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşımayan bir CHP, ne Atatürk’ün partisi olabilir ne de halkın umudu.
SON YAZILAR