COĞRAFYA KADER MİDİR?

Dünyada birçok coğrafya olmasıyla birlikte, en çok Ortadoğu için dillerde dolaşan bir sözdür “coğrafya kaderdir” sözü. Sanki içerisinde gizli bir aşağılama, tembellik, geri kalmışlık, kültürsüzlük, sömürülmeyi hak etme, bilimsellikten uzak, sorgusuz kabullenmişliği anlatır.

Bilindiği üzere bu söz İbn Haldun’a atfedilir. O zamanlardan günümüze kadar gelmiş ve üzerine çokça konuşulmuş. Kimisi bunu tamamen reddederken, bazıları ‘kaderdir’ diyerek rıza göstermiş.

İbn Haldun kendi çağının durumuyla ilgili bu sözü söylemiş olabilir. Bu günlere geldiğimizde bu fikirler bilimsellikten çıkmış, söylemin amacı değişmiştir. Bununla birlikte “coğrafya kaderdir” sözü yerine, coğrafya etkiler diyebiliriz oysa.

Kader, İslam dininin en belirgin inançları arasındadır. Elbette ki kaderin varlığını inkâr etmemiz söz konusu değildir. Ancak, “coğrafya kaderdir” sözü, zamanında İbn Haldun’un söylediği manada bile değil günümüzde. Öyleyse kadere değilse de söylenen, yerleştirilmeye çalışılan, dayatılan zihniyetedir itirazımız. “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. (İsra 13)” bizim kader inancımız budur işte.

Öte yandan coğrafya dediğimizde; dilimiz, sesimiz, bakışımız, örfümüz, rengimiz coğrafyadan coğrafyaya değişiyor elbette. Ancak, “bizim buralarda böyle, ne yaparsak yapalım değişmez” gibi söylemler kabullenişin, rıza göstermenin, bu anlamda mücadele etmemenin suçunu coğrafyaya yüklemek ne kadar doğru, bilemiyorum.

Yıllar öncesinde kurulmuş medeniyetler; güneş aynı güneş, toprak aynı toprak. Savaşlar, ölümler, dağ, tepe, zılgıtlar, acılar… Ne değişti de medeniyetin beşiği denilen yerlere “coğrafya kaderdir” sözü yerleştirildi. Bir basiretsizlik, bir kabullenmişlik. İtiraz edememe. Karamsar, çıkışsız, sıkışmışlık, çaresizlik… İşte bu kader olamaz.

Bilim kaderi reddediyor. Gözleme ve deneye dayandırıyor. Allah bilimi emrediyor.

Konu kadercilik olduğunda; dini söylemlerde, inançlarda, inançsızlık da konuya mevzu oluyor. Bizim bir coğrafyada doğmuş olmamız kaderdir, değiştirilemez. Ancak, o coğrafyada yaşadıklarımızı değiştirmek elimizdedir.

Sartre; “varoluşumuza karışamayız ama ondan sonrasının sorumluluğu, kaderi oluşturmanın yükümlülüğü bize aittir” der.

Neticede kaderin varlığını kabul ederek, hangisi kader hangisi değil ayrımını yapabilmeliyiz.

Ortadoğu’da yaşananlar asla kader değil. Öğretilmiş çaresizliktir.

BELEDİYELER

EKONOMİ