HAC: SADECE BİR YOLCULUK MU, YOKSA GERÇEK BİR AİDİYET Mİ?

Her yıl milyonlarca Müslüman, dünyanın dört bir yanından kalkıp Kâbe’ye yöneliyor. Beyaz ihramlar içinde, aynı sözlerle, aynı yönelişle... Büyük bir ibadet, büyük bir buluşma... Peki, biz bu büyük yolculuğu sadece bedenimizle mi yapıyoruz, yoksa ruhumuz da gerçekten bu yolculuğun içinde mi?

Bu soruyu biraz daha açalım: Yaptığımız haccın aidiyet duygusunu gerçek anlamda ne kadar yaşıyoruz?

Hacca Neye Ait Olmak İçin Gideriz?

Hac, sadece bir görev değildir. Hac, insanın kendini Allah’a, ümmete, manevî bir mirasa ait hissetmesidir. Kâbe’nin etrafında dönerken bir şeyin etrafında dönmeyiz, bir merkeze, bir hikmete teslim oluruz. İbrahim'in teslimiyetine, Hacer'in sabrına, Muhammed Mustafa’nın ümmetine ait olduğumuzu hatırlarız.

Ancak bu aidiyet, sadece birkaç günle sınırlı bir heyecan mı, yoksa hacdan döndükten sonra hayatımıza yön veren bir bilinç mi?

Ritüel mi, Ruhsal Devrim mi?

Günümüzde birçok hac yolculuğu, ne yazık ki sadece ritüel düzeyinde kalıyor. İnsanlar görevlerini yerine getiriyor, belki bolca fotoğraf çekiyor ama manevî dönüşüm, olması gereken derinliği her zaman bulamıyor. Oysa hac, İbrahimî bir devrimdir. Alışkanlıklardan, konfordan, benlikten bir kopuştur.

Haccın aidiyet duygusu da bu noktada kendini gösterir. Aidiyet, sadece “orada bulunmakla” oluşmaz. Aidiyet; orada bulduğunu, döndüğünde de yanında taşımakla oluşur.

Hacdan Sonra Ne Değişiyor?

Aidiyetin gerçekliği, hac dönüşünde başlar:

Daha merhametli miyiz?

Topluma karşı daha duyarlı mıyız?

Müslüman kardeşliğini içselleştirebildik mi?

Allah’a olan yakınlığımız, gündelik hayatımıza yansıdı mı?

Eğer bunlarda bir değişim yoksa, hac sadece bir seyahat, bir “checklist” tamamlaması olarak kalır. Oysa gerçek hac, insanı dönüştürür.

Ümmete Ait Olmak

Hac, sadece bireysel bir ibadet değildir. Ümmetin birlik ve beraberliğinin en güçlü sembolüdür. Ancak hacılar döndükten sonra aynı safta kalamıyorsa, toplumda ayrışma, ötekileştirme devam ediyorsa bu aidiyetin bir yerlerde eksik kaldığını gösterir. Hac, ümmete ait olmanın, "biz" bilincinin ete kemiğe bürünmesidir.

Son Söz

Hacca gitmek büyük bir nimet. Ama asıl mesele orada neyle buluştuğumuz ve döndükten sonra neye dönüştüğümüzdür. Haccın aidiyet duygusunu gerçek anlamda yaşamak, bu sorunun cevabında saklı:

Hacdan döndükten sonra hayatımızda ne değişti?

Eğer bu soruya içten, samimi ve dönüştürücü bir cevap verebiliyorsak; o zaman gerçekten hac etmişiz demektir.

EKONOMİ