İKİ CAMİ ARASINDA BE NAMAZ OLMAK...

Eskiden Türkiye'nin yönü, demokrasi gibi bir şeydi; özgürleşmek gibi bir şeydi. Dindarların çoğunluğu mağdur ve mazlum durumundaydı. Bir Kemalist duvarın derisinde mahkum tutulmuşlardı. Dolayısıyla, dindarlar arasında farklılık görünmezleşmişti. AK Parti'den bağımsız olarak koalisyon kültürel politik koalisyonları oluşturdu; buna dindar olmayan demokratlar da dahil oldu. Eski Türkiye'nin politik geçerliliği çöktü. Böylece Kemalist laik Cumhuriyet sona erdi. Zira demokrasi sürdüğü müddetçe eski anlamdaki Kemalist laik Cumhuriyet anlayışının hayat bulma şansı yok düşüncesindeyim.

Peki, laik Cumhuriyet özelliği neydi diye bakacak olursak, belli bir azınlığın kültürel zevkini ve yaşam tarzını evrenselleştirmek isteyen ancak bunu otoriterlikle dayatan bir azınlığın kültürel otoriterliğini tasvir edebileceğimiz bir laiklik anlayışıydı. Baskıcı bir laiklik, baskıyı dışlama ve dışlama pratiğini bir marifet gibi görenlerin tercih ettiği bir yaklaşımdı. Bu, laikliğin hakim özgürleştirici anlamına aykırı bir tanım ve tarzdaydı. Dolayısıyla, bu tür siyaset biçimi sona ermiştir. Şu anda geldiğimiz noktada, laik Cumhuriyet'ten Dindar Cumhuriyet'e geçmeye çalışıyoruz.

Eskiden kendisini devlet olarak tanımlayan bazı enstrümanlar çok seküler ve laikti. Tamamen din karşıtıydılar ve 28 Şubat döneminde başörtülü insanlara karşı düşmanca bir tavır sergiliyorlardı. Ancak zaman içinde bazı figürlerin, önceden tamamen İslam'dan uzak olan tiplerin bile bugün İslamcı, şeriatçı veya hilafetçi bir çizgiye kaymaları, insanın midesini bulandırıyor.

 

 

 

 

BELEDİYELER

EKONOMİ