VAROŞ SOSYETELİĞİ

Bir elinde Starbucks bardağı, diğerinde TikTok kamerası. Üzerinde dev logolu bir çanta, ağzından dökülen birkaç “sofistike” kelime: “Aslında ben o çevreye ait değilim.”

Varoş sosyeteliği, sadece sınıfsal bir dönüşümün değil, yüzeysel bir yükselişin kibrini temsil ediyor. Alt sınıftan çıkıp üst sınıfa ulaşmak değil bu; daha ziyade, o sınıfa benzemeye çalışırken, derinlikten tamamen uzaklaşmak. Gösterişli bir sahtecilik.

“Ben ailemden farklıyım” sendromu

Bu profildeki birey, çoğu zaman ailesiyle kendi gelişimini kıyaslar. Annesi Türkçe bilmezken o düzgün konuşur, babası hiçbir okula gitmemişken o liseye kadar eğitim almıştır. Aile sofralarında iki çeşit yemek yapılırken, o YouTube’dan pesto soslu makarna yapmayı öğrenmiştir.

Fakat bu gelişimi toplumun geneliyle değil, sadece kendi çevresinin geride kalmışlığıyla kıyasladığı için, içinde dev bir üstünlük hissi doğar. “Ben farklıyım. Onlardan daha zekiyim. Daha kültürlüyüm.”

Ama ironik olan şu: Bu gelişim çoğu zaman sadece görünürde kalır. Kişi diksiyonunu geliştirir, yeni kıyafetler giyer, moda dergilerinden ezber yapar ama düşünce derinliği, eleştirel zihin, kültürel birikim hâlâ sığ bir havuzun içinde çırpınır.

Alt sınıf kibri, üst sınıf görgüsüzlüğü

Varoş sosyetesi, iki farklı dünyanın çarpık bir karışımıdır.
Alt sınıfın bastırılmışlığı ile üst sınıfın gösterişçiliğini aynı bedende taşır. Ama bu sentez bir entelektüel zenginlik değil, bir rol yapma sanatıdır.

Lüksü taklit eder ama anlamaz.
Kendine hayran olur ama nedenini bilmez.
Zekâyı küçümser ama “akıllıymış gibi” yapar.

Kendi ailesine karşı "gelişmiş" hisseden bu birey, bir süre sonra toplumun diğer kesimlerine de üstten bakma hakkını kendinde görür. Çünkü artık o, “eski mahallesinden sıyrılıp ışıl ışıl bir kimliğe bürünen” biridir. Zaten mesele de tam olarak bu kimlik yanılgısında başlar.

Neye benzemek istiyorsun, kim olduğunu biliyor musun?

Varoş sosyetesi aslında ne olduğunu bilmeyen ama neye benzemek istediğine çok fazla kafa yoran bir kitledir.
Gerçekten okumaz ama “okumuş gibi” konuşur.
Gerçekten üretmez ama “yoğunmuş gibi” görünür.
Gerçekten değişmemiştir ama değişmiş gibi yapar.

Ve her şeyin sonunda bir sahte özgüven sarmalına hapsolur: “Ben bir şey oldum ama ne olduğumu ben de tam bilmiyorum.”

Gerçek değişim içten gelir, kılık kıyafetten değil

Eğer değişmek istiyorsak, bu sadece görünüşle, diksiyonla ya da sosyal medya filtresiyle olmaz.
Gerçek dönüşüm, iç dünyamızı dürüstçe tanımakla başlar.
Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi küçümsemeden, sadece “daha iyisi” için adım atmakla olur.

Varoş sosyetesi, belki bir durak. Ama oraya yerleşen çok insan var. Ve ne yazık ki oradan geçenler değil, orada yaşayanlar toplumu gürültüyle dolduruyor.

Ayna tutanları bol olsun.

EKONOMİ